
Zamanın birinde uzun yolları, küçük köprüleri ve gölleri olan sessiz, sakin bir köy varmış. Bu köy şehrin çıkışına yakın bir yerde olduğu için nüfusu da azmış. Köyde yaşayan insanlar zamanının çoğunu tarlalarda çalışmakla geçirir akşam evlerine döndüklerinde aradan çok zaman geçmeden uykuya dalıp sabahın çok erken saatlerinde kalkar tarlalarına çalışmaya gidermiş. Köy içinde yaşayan insanların az olmasına rağmen oldukça zengin ve birbirine bağlı insanlarla doluymuş. Ancak köyde sürekli garip ve gizemli olaylar yaşandığı için köye dışarıdan gelen ‘insanlar bu köyde yaşayan insanlar çok tuhaf nasıl alışıyorlar burada yaşamaya’ diye söylenir ve bir daha köye adım atmazmış.
Köyün ileri gelenlerinden Yunus ağanın Bekir adında bir oğlu varmış. Bekir her sabah anne ve babasıyla kalkar kahvaltısını yapar ve okuluna gitmek üzere evinden çıkarmış. Bekir dokuz yaşında olduğu için okulu uzakta da olsa tek başına okula gidebilen biriymiş. Bekir her zaman aynı yolları kullanır ve yaklaşık on dakika da okuluna gidermiş ancak bir sabah okuluna gitmek üzere evinden çıktığı sıralarda aklına her zaman gittiği normal yolu kullanmak yerine daha önce hiç kullanmadığı orman yolunu kullanmak gelmiş ve ormanı dolaşarak okuluna gitmeye karar vermiş. Bekir’ in yaşadığı köy her ne kadar yeşilliklerle ve göllerle kaplı doğal zenginlikler içeren bir köy ise de günün bazı saatlerinde aralıksız olarak sislerle kaplanmasıyla da ürkütücü bir ünü olan köymüş. Yoğun sislere maruz kalan köy dışarıdan gelen insanlarca tercih edilmeyen ve yaşayan insanların bu köye nasıl katlanabildiğine şaşılan bir köy olması nedeniyle zaman içerisinde sisli köy adını almış.
Bekir ormandan okuluna gitmeyi tercih ettiği için hızlı adımlarla ormanda yürümeye başlamış. Yürümeye başladığında hava aydınlık olduğu kadar da güneşliymiş ancak yürümeye devam ettiği sıralarda ormanın içlerine doğru ilerledikçe güneş yerini sislere bırakmış. Bekir sislere alışkın olduğu için köye dışardan gelen insanlar kadar köyde dolaşmaktan tedirgin olmuyormuş.
Orman yolu Bekir’in ilk kez tercih ettiği bir yol olmasına ve sislere karşı tedirgin olmamasına rağmen her ne kadar ormanda hızlı yürüse de Bekir sisler nedeniyle ilk kez karşılaştığı manzara karşısında ürkmeye başlamış. Köyde insanlar dışında hayvanlarda yaşarmış bu nedenle kedi, köpek, kuş gibi hayvanlar genelde köy içlerinde yaşar tilki, kurt, domuz gibi yabani hayvanlarda orman içlerinde yaşarmış. Bekir ormana girdiğinde yabani hayvanlarla karşılaşabileceği aklına bile gelmemiş fakat ormanda ilerlerken yabani hayvanların da olduğunu hatırlamış ve durup geriye dönerek normal yoldan okuluna gitmeye karar vermiş. Geriye dönüp köye doğru yürümeye başlayan Bekir dakikalar sonra sisler nedeniyle yanlış yola saptığını ve kaybolduğunu fark etmiş. Bu durum her ne kadar Bekir’i korkutmaya başlasa da sakinliğini korumaya çalışarak doğru yolu bulmaya çalışmış. Orman ıssız ve tenha olduğu kadar yırtıcı kuşların sesleriyle de gürültülüymüş ve özellikle kargaların çıkarttığı sesler Bekir’in daha çok korkmasına neden oluyormuş.
Bekir kısa saçlı, yaşına göre hafif kilolu, bir kırk boylarında buğday tenli keskin bakışlara sahip bir çocukmuş. Attığı hızlı adımlar ve her ne kadar kendine dahi itiraf etmediği korkuları olsa da kendinden emin olmasını sağlıyormuş. Fakat Bekir panik yapması ve korkması nedeniyle sislerinde etkisiyle fark edemediği bir ağacın kalın köklerine takılarak yere düşmüş. Bekir yere düştüğü anda yerden kalkmadan doğrulup karşısına bakmış. Bekir’in karşısında elli metre uzağında bir gölge varmış. Gölge her ne kadar sisler nedeniyle tam olarak belli olmasa da uzun boylu bir adam gölgesi gibi duruyormuş. Bekir karşısında gördüğü adam görünümlü belirsiz gölgeden çok korkmuş ve bir anda ayağa kalkarak geriye dönüp koşmaya başlamış. Bekir hızlı koşarken sisler dağılmaya ve yerini güneş almaya başlamış. Güneş tüm ormana hâkim olduğunda Bekir durup arkasına bakmış ve her ne kadar korkmuş olsa da az önce orada sislerin arasında gördüğü adam görünümlü gölgenin ne olduğuna bakmak istemiş. Ürkek, hızlı adımlarla yürüyen Bekir ayağının takıldığı ve düştüğü yere gelip oradan karşısına bakmış ve gülümseyerek boşuna deli gibi koşmuşum adam zannettiğim meğerse ağaçmış diyerek ağacın yanına gitmiş. Bekir yaşadığı bu olaydan dolayı okulunu tamamen unutmuş durup ağaca bakarken eyvah okulu unuttum diyerek koşarak ormandan çıkıp her zaman ki gittiği yola saparak okuluna geç kalsa da gitmiş ve bu maceralı olay Bekir’i korkutmuş olsa da bir daha asla bilmediği yollara girmemesi gerektiğini öğretmiş.
Bekir okul çıkışında doğruca evine gitmiş ve çok yorulduğu için dinlenerek uyumaya başlamış derken akşam olmuş. Akşam anne ve babasıyla yemek yiyen Bekir bugün yaşadığı macerayı ve okula geç kalışını ailesine anlatmış. Yunus ağa Bekir’e bu macerası için kızacak gibi olsa da ailesinden bu durumu saklamaması nedeniyle kızmamış. Yunus ağa Bekir’e peki bugün bu yaşadıklarınla ne öğrendin anlat bakalım demiş. Bekir de babasına bilmediğim yollardan gitmemem gerektiğini öğrendim baba demiş. Bekir ailesiyle sohbet ettikten sonra odasına giderek yatağına yatıp uyumuş. Bekir’in annesi Yeliz Hanım odaları toplayıp kendi odasına çekilerek uyumuş. Gece üç gibi Bekir aniden uyanmış. Oda alabildiğince karanlık olduğu ve uykudan yeni uyanmış olduğu için her yeri net göremese de bir anda karşısında bir adam gölgesi görmüş. Bekir adam gölgesini gördüğünde gündüz yaşadığı olay aklına gelmiş ve korkmamalıyım diye düşünmüş ancak bulunduğu yer odası olduğu için karşısında gördüğü gölgenin ağaç olamayacağını fark ederek korkmaya başlamış.
Bekir korkusunun etkisiyle acaba gündüz ormanda gördüğüm ağaç değildi de ben yanlış yoldan geçip gördüğüm adamı sonradan ağaç mı zannettim diye düşünmeye başlamış ve bu düşünce Bekir’i daha da korkutmaya başlamış. Bekir korktuğu için bildiği bütün duaları okumaya başlamış ancak ne kadar dua okuduysa da karşısında ki gölge adam gitmiyormuş. Bu durum her ne kadar Bekir’i çok korkutsa da bir yandan da sinirlendirmeye başlamış. Bekir korkusu üzerine daha fazla dayanamayarak anne diye bağırıp annesini odasına gelmesi için çağırmış ama annesinden bir karşılık alamadığı için ve odasına gelmediği için korkusu daha da artmış Bekir’in.
Bekir her ne kadar çocukta olsa korktuğunda sinirlenip kedi gibi saldırgan olan bir çocukmuş bu nedenle karşısında gördüğü adam gölgesine karşı hem korku hem de öfke beslediği için öfkesine kapılıp karşısında ki adam gölgesine bir yumruk atmış. Bekir yumruğu attığı sırada pat diye bir ses çıkmış ve bu sesle karanlık olan oda sanki aydınlanırcasına her yer görünmeye başlamış. Bekir uyku sersemi uyandığında her yerin karanlık olması nedeniyle etrafı doğru düzgün göremediği için karşısında beliren adam gölgesine vurmuş ancak vurduktan sonra pat diye ses çıkmasıyla her yerin aydınlanmasının bir olmasının nedeni Bekir’in uykusunun açılmasıymış. Bekir yere baktığında yerde vantilatörü görünce çok şaşırmış ve ayağa kalkıp odasının lambasını yakmış. O sırada Bekir’in annesi ve babası gürültüden uyanıp Bekir’in odasının da yanık olduğunu görünce Bekir’in yanına gitmiş. Bekir olan biteni ailesine anlatınca ailesi ilk başta çok şaşırsa da bu durum karşısında kahkaha atmaya başlamışlar. Bekir ailesine neden kahkaha attıklarını sorduğunda annesi Yeliz Hanım Bekir’e ben odaları toplarken vantilatörü oraya koymuştum odanın sıcaklığı biraz düşsün de fazla terleme diye ancak sonradan uykum geldiği için vantilatörün sadece fişini çekip odama gitmiştim vantilatörü ortada bırakmışım sen de onu uyku sersemiyle adam zannedip korkmuşsun demiş.
Bu durum anne ve babasına her ne kadar komik gelse de Bekir’i uyarmayı ihmal etmemişler ve Bekir’e gündüz yaşadığı olayı hatırlatıp etkisinde kaldığından bahsetmişler. Bekir’in babası Yunus ağa Bekir’e bak evlat bazen gecenin bir vakti bizler aniden uykudan uyanabiliriz ve uyanmamızla da beynimiz bizlere oyun oynayabilir. Bu nedenle bulunduğumuz yerin de karanlık olmasıyla olmayan kişiler ya da varlıklar görebilir hatta bulunduğumuz yerin içinde bulunan nesne veya eşyaları bir insan figürü gibi görebiliriz. Bunun sebebi de beynimizin uykumuzu tam alamamamız nedeniyle bizlere oyun oynayıp gözlerimizi yanıltmasıdır. Bu tür durumlar sakın seni korkutmasın demiş. Bekir babasından aldığı bu nasihatle bir daha böyle durumlarda korkmamayı öğrenmiş ve yatağına yatıp huzurla uyumaya başlamış.
0 Yorum