Papağan Barı


Papağan barının kapısı gıcırdayarak açıldı. Karanlık, sokağı artık kucaklamış, sokak lambaları tek tek yakılmaya başlanmıştı. Korsan, gökyüzüne doğru bakarken, havanın o akşam açık olacağını düşündü. Sağ omzundaki alacalı bulacalı papağandan çıt çıkmıyordu. Korsanın sağ koluna takmış olduğu yosmaya bozulmuş da kapris yapıyor gibiydi. Korsan, tahta olan sol ayağını belirli bir ritimle yere vurarak yürüyor, arada bir sol elinde tuttuğu rom şişesinden bir yudum alıyor, arada bir sağ yanında yürüyen yosmanın kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Yosma da anlatılanlara şuh kahkahalarla karşılık veriyordu. Bir sokak köpeği onları arkalarından takip ederken, korsan, gemisinin yolunu tutmuştu bile.

“Olmadı sayın yazar. Olmadı. Bu, klasik bir korsan betimlemesi… Her korsan kitabından fırlayabilecek bir korsanı anlatıyorsun. Oysa ben senden özgün bir korsan beklerdim. Beni düş kırıklığına uğrattın.”

Papağan barının kapısı gıcırdayarak açıldı. Güneş son ışıklarını hâlâ gökyüzünde tutarken, batmaya hazırlanıyordu. Korsan ufka doğru baktı. Kızıl, sarı, mavi, yeşil karışımı bir tablo karşısında iç geçirdi. Şair ruhlu bir korsan olmak kolay değildi. Arkadaşları onu hiç anlamıyorlardı. Sol elinde tuttuğu ve içinden akan mısraları zaman, zaman karaladığı defterini tek eliyle sıkıca kavradı. Sağ elinde ise ufak, tatlı ve temiz görünümlü bir köpeğin boynuna bağlı olan bir tasmanın ucunu tutuyordu. Gökyüzü berraktı güneşin etkisi azaldıkça yıldızlar görünmeye başlamışlardı. Bir an önce gemisine gitmesi ve elindeki deftere bir şeyler karalaması gerekiyordu. Hızlandı.

“Seninle başım dertte. Ne yapsam bilmiyorum. Sen daha iyisini yazabilirsin. Şair korsan olur mu? Bu herif nasıl savaşacak, nasıl yağmalayacak? Ha gayret. Yeni betimlemeni bekliyorum.”

Papağan barının kapısı gıcırdayarak açıldı. Korsan kırıtarak dışarıya çıktı. Kucağında bir fino köpeği tutuyordu ve koluna girmiş olduğu pis sakallı adamla konuşurken hem gülüyor, hem de kıkırdıyordu. Karanlık iyice basmış, sokak lambalarının hepsi yakılmışlardı. Korsan şıklıkta kadınları aratmayacak biçimde alacalı bulacalı, fırfırlı mırfırlı giysiler içersindeydi. Halinden pek memnun görünüyor, arada bir erkek arkadaşının ona doğru uzattığı üzüm salkımından taneler kopartarak yiyordu. Gökyüzündeki bulutlar, biraz sonra yağacak olan bir yağmurun habercileriydiler. Korsan ve erkek arkadaşı yağmura yakalanmamak için adımlarını sıklaştırarak limanda demirli olan gemiye doğru yöneldiler.

“Bir bu eksikti. Gey korsan. Oldu olacak bari dişi korsan, lezbiyen korsan falan da betimlesen. Üzgünüm yazar. Bu işi kıvıramayacağın belli oldu. Sen yazmayı bırakıp, korsan gemilerinde güverte temizlesen daha başarılı olursun diye düşünüyorum.”

Papağan barının kapısı gıcırdayarak açıldı. İçeride yarım saattir yazarı eleştiren korsan sağ omzunda alacalı bulacalı bir papağan, sağ yanında bir yosma ve sol elinde rom şişesiyle bardan sokağa doğru çıktı. Bir sokak köpeği onları izlemeye başladı.

Orhan TUNCAY


Like it? Share with your friends!

Orhan Tuncay
Öykü, roman, şiir, inceleme, deneme yazıyorum, çeviri yapıyorum. Lisede kompozisyondan sıfır almıştım, açığı kapatmaya çalışıyorum. Basılı çeviri sayısı elliyi, özgün eser sayısı on adedi geçti. Edebiyat ve felsefe ruhun gıdasıdır derler, ben de inanıyorum.

2 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir